Eğitimci yazar Barış Aygener’in yeni kitabı Pedagojik Dertlenmeler, ebeveynlerin ve eğitimcilerin başucu kitabı oldu. Yeni çıkan kitabı üzerine Aygener ile söyleştik.
Merhaba. Kitap yeni çıkmasına rağmen kitapseverler tarafından hızlı kabul gördü. Neye bağlıyorsunuz bu durumu?
-Kitabın okuyucu ile buluşmasında zamanlamanın etkisi var sanki. Pandemi üzerinden dünyanın kabuk değiştirmesine tanıklık ediyoruz. Bu dönemde eğitimden ekonomiye, siyasetten kültüre her şey değişecek, fakat en büyük değişiklik insanların dünyaya, yaşama bakışındaki değişiklik olacak. Kitap aslında bu değişimin izini sürüyor, zamanın akışını takip ediyor.
Evet. Kitabın bölümlenmesinde zaman esas kılınmış.
– Bölümlemeyi neye göre yapalım dedik. Sonra değişim, dönüşüm hep zamana endeksli dedik. O halde zamanın belirlediği bir dünya var dedik. Bu arada bir zamanda değil tüm zamanlarda geçerli olan şeyleri de gözden çıkarmamalıyız diye dikkat kesildik. Zira yaşamda zamana bağlı olarak değişenler olduğu gibi zamana rağmen değişmeyenler de var. Dört bölüm çıktı ortaya sonuçta. Yaşama dair rehber yazıların ilk bölümü, “Zamanın Ruhunu Üfleyen Düşünceler” çağı yakalayan, ufuk açıcı, yenilikçi zamane yazılarından oluşuyor. Bu bölümde pandemi ile değişen sosyal yaşamımız ele alınıyor. Zamanın konu ve sorunları işleniyor. Geniş bir yelpazeye açılıyor. Zira günümüzün nabzını tutuyoruz, ilk bölümde teknoloji, geleceğin dünyası, dijital toplumun insanlarının gündemleri var. İkinci bölüm, “Günden Devşirilen Kalıcı Düşünceler” sosyolojiden psikolojiye, felsefeden eğitim bilimlerine kadar geniş bir yelpazeden beslenen her zamanın yazılarını kapsıyor. Gün içinde her birimize tanıdık gelen kişisel hikâyelerinden üzerinden bir farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Üçüncü bölüm, “Bilgelik Yolunda Düşünceler” çok yönlü gelişimin, her birimiz için sonsuz ve sınırsız olması gerektiğini zamanı aşan yazılar ile hatırlatıyor. Kendimizi yetiştirmede rehberlik edebilecek, uyanışa neden olabilecek ipuçlarını barındırıyor. Dördüncü bölüm olan “Röportajlar” ise zaman ayarlı yazılar. Gündemin nabzını tutan konularla ilgili yazarla yapılan röportajları içeriyor. Bu röportajlardan dijital mentorlüğe ve psikolojik dayanıklılığa ilişkin olanları bir süre daha gündemimizi işgal edeceğe benziyor.
Kitapta, “İnsanı anlamak her şeyin başı. İnsanın kendine özgü ilgi, yetenek ve beğenileri ortaya konularak kişisel gelişim yolculuğuna çıkılmalı.” diyorsunuz.
–Gelişimin bir ömür zorunluluk olduğu günümüzde gerek kişisel gerekse toplumsal gelişmenin pin kodunu pedagoji oluşturuyor. Parmak izi kadar özel ve biricik olan bu kodlar, doğru okunduğunda yaşam daha anlamlı hale geliyor, huzur ve mutluluk yakınlaşıyor. Huzur ve mutluluğun önündeki zaman ve mekânı aşan ruh durumları ve ruh durumlarını belirleyen anlam, değer, inanç ve kabullerin beraberinde getirdiği bilinç hali, her birimiz için farklı yaşamlara kapı aralıyor. İnsanın psiko-sosyal özelliklerini içeren söz konusu şifreler, eğitim sürecine yerleştirildiğindeyse toplumsal kalkınmanın ilk koşulu gerçekleşmiş oluyor.
Söz konusu bu şifreleri çocukluk döneminde keşfetmenin önemi büyük, değil mi?
-Çocuklarımızın sahip olduğu potansiyeli, geçilmemiş dev bir okyanus, keşfedilmemiş yeni bir kıta, açığa çıkarılmayı bekleyen fırsatlarla dolu bir dünya gibi düşündüğümüzde önümüzde bir sonsuzluk uzanıyor. Çocuklarımıza merak ve ilgilerinin izini tutkuyla sürmelerini öğretmek, zorluklarla mücadele becerisi kazandırmak, hiç tükenmeyecek pedagojik piyango haline dönüşüyor.
Kitabın üslubu çok hoş. Sanki karşılıklı yazarla okuyucu konuşuyormuş gibi.
-Sohbet havasında yazılmış, hemen herkesin günlük yaşamında karşılaşabileceği konu ve olaylar üzerinden anlatmak istedik. Dolayısıyla kitabın her bölümünü sarıp sarmalayan derinlikli düşünceler okuyucuyu yormayan, sade ve samimi bir üslupla dile getiriliyor. Kitabın kapağında dikkat çeken anahtar deliğine gözünü dayamış küçük çocuğun meraklı bakışlarıyla, bir yandan 21. yüzyılda eğitimin değişen yönlerini yenilikçi bir ufukla değerlendirirken diğer yandan insanlığın tüm zamanlar için geçerli evrensel tarafına keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz.
Yeni projelerinizden söz eder misiniz?
-Sırada CNN Türk için hazırladığımız bir televizyon programı var. Bu programı çok tekrarlı fakat iki üç dakika olarak düşündük, ip gibi ama devamlı akan suyun etkisi misali, biz de sabahtan akşama televizyon izleyicisini gün içinde kısa kısa ziyaret edip bir farkındalık yaratmak niyetindeyiz, izleyiciyi küçücük bir zaman diliminde yakalamayı amaçlıyoruz. Sonrasında konuklu ve daha uzun zamanlı bir programla etki alanımızı genişletmek ve eğitimi, pedagojiyi, kişisel gelişimi sürekli gündemde tutmayı hedefliyoruz. İkinci kitaba başladık bile. İkinci kitap, bilgelik yolunda kendini bilme yazılarından oluşacak.
Teşekkür eder, kolaylıklar dileriz.
-Ben teşekkür ederim.