Bafa’nın gırtlağına sarılmışlar, boğuyorlar. Linç ediyorlar. Kurtulamıyor. Kurtaramıyoruz.
Kahroluyoruz.
SKANDAL ÜSTÜNE SKANDAL
Bafa Gölü kıyıları işgal altında. Kaçak evler, lokantalar, çayhaneler, konaklama yerleri, ne idüğü
belirsiz satış yerleri, balık üretim tesisleri, zeytinyağı, pirina fabrikaları…
Şimdi bir darbe de bir kooperatiften(!?). “S.S. Bafa Doğal Yaşam Tarımsal Üretim ve Pazarlama
Kooperatifi” Bafa Gölü havzasında, eskiden Bafa Gölyaka Köyü’nün tapulu tarlası olan, Büyükşehir
Yasası’yla Muğla Büyükşehir’e geçen sulak ve su basan bir tarım alanına fabrika kuruyor. Bu
“kooperatif (!) Bafa Gölyakalılarla ilgisi olmayan, pek çoğu fabrika sahibi zenginlerin, kooperatiflere
verilen destekten yararlanmak için oluşturdukları besbelli, zenginler kulübüne benzer bir kuruluş.
Bu araziyi eskiden su basardı. Buralarda balık tutar, meke avlardık. Doğayı mahvettiler, çaylar kurudu,
yer altı suları derinlere indi, menderes kurumakta. Göl geri çekildi. Bir süredir su baskını yok. Lakin
doğa bu! Affetmez… Eski zamanlardaki gibi bol yağmur yağarsa, seller akarsa, yetkili ve etkililer
camdan bakakalırlarsa ve de buraları yeniden su basarsa sorumluluk kimde olacak acaba?
Bitki örtüsü, hayvan yaşamı ve tarihi eserler bakımından zengin, 2500 yıllık mezarlık alan. Adı
“Maşatlık” ya da “Koca Mezarlık”. Buranın mülkiyeti ve tarihi konusunu başka bir yazıda resimlerle
anlatacağım. Tereyağından kıl çeker gibi halletmişler ama minare kılıfa sığmıyor. Çok şaşıracaksınız.
Skandal üstüne skandal.
Muğla Valiliğinin, Muğla Büyükşehir Belediyemizin, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu’muzun ve Milas Müzesi Müdürlüğü’müzün bu konuyu yeniden inceleyip düşünmelerini
diliyorum.
Bu yazıda göller uzmanı Doç. Dr. Erol Kesici’nin görüşlerini sunacağım sizlere.
GÖLLER UZMANI EROL KESİCİ: BAFA GÖLÜ HERŞEYDİR!
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) bilim danışmanı ve göl uzmanı Doçent Dr. Erol Kesici
Bafa Gölü’nde yıllarca araştırma yaptı. Bafa Gölü etrafındaki köylerde köylülerle dertleşti konferanslar
verdi. Durumun ciddiyetini anlattı. Köylüye anlatsa da arsız kapitalizme, fırsatçılara anlatamıyor.
Gölün boğazına yapışan eller çoğaldıkça çoğalıyor. Şimdi de gölün yakınına yeni bir zeytinyağı
fabrikası daha kuruluyor.
Doçent Dr. Erol Kesici, “Buraya fabrika yapılması mümkün değil.. Sulak alan bölgesi içerisinde, su
basar alan” diye şaşkınlığını dile getiriyor ve şu açıklamayı yapıyor:
“Doğal alanlara çeşitli amaçlarla yapılan müdahalelerde bin kez ölçüp bir kez biçmemiz gerekir de!
Bölgenin en önemli sulak alanında, yaşamlarımızın bağlı olduğu, canlılık kaynağımız sulak alanları ve
bu alanlarda yaşayan türleri hızla kaybediyoruz. Ne yazık ki yapılaşma, kirlilik, kurutma, aşırı
kullanım gibi faaliyetler nedeniyle en büyük kayıp % 84 ile sulak alanlarda yaşandı. Ülkemizde de ne
yazık ki en çok sulak alanlar zarar görüyor. Bu süreci tersine çevirmek mümkün. Bunun için kamu
yönetimi, tarım sektörü ve ilgili STK’ların birlikte harekete geçmesi gerekiyor.
“BAFA Gölü çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Bu durum son yıllarda adeta kanıksanmış gibi
intiba uyandırmasıyla gölü daha büyük sorunlara doğru götürmektedir. Göl koruma-kıyısında
barakamsı vb yapılaşmalarla hızla artan havza işgalleri; kıyı tahribatları ve kirlilik gölün çevresiyle
birlikte bütünlük içerisinde ele alınmaması ve korunmamasında görmezlikten gelmek tehlikelidir. Göl
havzasıyla bütünlük içerisindedir. İklim krizinden bahsederken, göl havzası içerisinde yer alan sulak
alan bölgelerinin yapılaşması buranın başta mikroklimasına olumsuz etki yapacaktır.
“Bafa Gibi Sulak alanlar; nemin kaynağı, İklimin düzenleyicisi ve sigortasıdır. Korunan sulak
alanlar; canlıların ve elbette insanların beslenmesi, sağlığı ve huzuru için milyonlarca ton altın
harcaması gereken hizmeti tamamen ücretsiz sağlamaktadır.
Sulak alanlar; doğanın su rejimini düzenleyerek, bilhassa yağışın aşırı olduğu dönemlerde fazla suyu
sünger gibi depolayarak taşkınların, sellerin etkisini azaltır. Yağışın az olduğu mevsimlerde ise
depoladıkları suyu salarak kuraklık ve su kıtlığına çözüm olurlar.
“İklim sistemi, atmosfer, yeryüzü, yağışlar, sulak alanlar, buzullar, canlı türleri ve bilhassa da
insanların daha çok olumsuz etkileşim yaptığı bir sistemdir. Bu sistemde; doğal etkenlerin- yerin
yörünge değişimi ve güneşin radyoaktif etkisi ve yer küredeki karbon artışına bağlı ısınan gazların
(sera) oluşturduğu örtü artışının neden olduğu buzulların erimesi, akıntılar, rüzgarlar, yangınlar ve
her türlü bilimdışı tüketim; iklimi değiştirmektedir.
“Bafa Gölü gibi sulak alanlar; yeraltı sularını besleyerek veya boşaltarak, taban suyunu dengeleyerek,
sel sularını depolayarak, taşkınları kontrol ederek, kıyılarda deniz suyunun girişini önleyerek bölgenin
su rejimini düzenlerler. Bu nedenle; sulak alanların su yataklarını, kanallarını doğal haliyle
bırakılmalıdır. Bu alanlara yapı işgaliyle suların akışını denge ve döngüsüne zarar vermek gölün
alanın yok olması demektir.
“Sulak alanları tahrip ve işgal etmeye devam edersek, ve bu böyle giderse dünya yaşanamaz hale
gelecek. Su; doğadaki yaşamda yerine hiçbir şeyin konulamayacağı doğanın ve canlının en önemli
düzenleyicisidir. Doğada suyu üreten kaynak sulak alanlardır, Bafa Gölüdür, Büyük Menderes ve
havzalarıdır. Bu bağlantı korunmalıdır. Su; ormandır, iklimdir, yaşamdır. İklim; doğadaki yaşamın
biyoçeşitliliğin dengesinde- sürdürülebilirliğinde etkendir. Hep birlikte hareket ederek, su havzalarını
korumamız ve yapıya ne amaçla olursa olsun izin vermemeliyiz. Sulak alan sınırları içerisine atık
bırakılmamalıdır, yapı yapmamamız ve buradaki alanlara gözümüz gibi bakmamız lazım. Geleceği
düşünmezsek, planlamalarımızı göl havzalarını suyu, canlısını korumak önceliğinde yapmaz ve
verilen sözleri yerine getirmezsek, söylemde kalırsak havzanın, yaşamın, geleceğin sonunun
hazırlanmasına neden olunur!
“Bafa Gölü Havzasını korumazsak kaybeden insanlar olur!
“PARA HER ŞEY DEĞİLDİR. SU VE YAŞAM, BAFA GÖLÜ HER ŞEYDİR!”
Göllerin dostu, suların uzmanı Doç Dr. Erol Kesici daha ne desin?!.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az…