İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Kahramanmaraş depremleriyle ilgili ön raporunu hazırladı.
İTÜ deprem ön raporunu hazırladı
6 Şubat’ta gelen depremlerin hemen ardından İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinin bölgede incelemeler yapmak üzere yola çıktığı belirtilirken çalışmalara inşaat mühendisliği, jeoloji mühendisliği, jeofizik mühendisliği, mimarlık gibi alanlardaki uzman isimlerin katıldığı kaydedildi.
Ön raporda şu değerlendirilmelere yer verildi:
“ARAZİDE FAYIN BELİRLİ KESİMLERDE YÜZEY KIRIĞI GÖZLENMEKTEDİR”
Jeolojik değerlendirme:
“Türkiye saati ile 04.17’de ve 13.24’te merkez üssü Pazarcık (Kahramanmaraş) ve Elbistan (Kahramanmaraş) olan iki deprem (Mw 7,8 ve Mw 7,7) meydana gelmiştir. Bu depremlerin sonucu çok geniş bir alanda uydu görüntülerinde yüzey kırığı haritalanmıştır. Arazide fayın belirli kesimlerde yüzey kırığı gözlenmektedir. Fayın sekmeli yapısı ve izi, arazide bilinen hatlara yakın olmakla birlikte, morfolojik olarak Çardak Fayı’nda sırtlar ve yamaçlardan ilerlediği görülmektedir. Bu depremin arazi izleri ve yüzey kırık haritası yepyeni
bilgiler içermektedir. Birbiri ile ilişkili segmentlerin atım dağılımı, bölgede aynı anda Amanos Segmenti’nin 2, Çardak Fayı’nın 2, Pazarcık Segmenti’nin 1, Gölbaşı Segmenti’nin 1 bağımsız depremle aynı anda kırıldığını düşündürmektedir. Diğer dikkat çekici bir unsur Türkiye aktif fay haritası ile yüzey kırıkları birbirlerini üzerlememekte ve farklı alanlardan geçmektedir”
“YAKLAŞIK 8-10 METRE ARASINDA YER DEĞİŞTİRME DEĞERLERİ VERMEKTEDİR”
Jeofizik değerlendirme:
“Uzak ve yakın alan sismolojik (BB ve SGM) ve jeodetik (GPS) veri ve gözlemlerin ortak ters çözümü ile 6 Şubat 2023 Nurdağı-Pazarcık ve Ekinözü depremlerine ait aletsel moment büyüklükleri (Mw) sırasıyla 7,8 ve 7,7 olarak hesaplanmıştır. Hesaplanan aletsel büyüklükler arasında uygulanan yönteme ve analiz edilen veri setine bağlı olarak çok küçük farkların bulunması beklenebilir. Çoklu veri setine bağlı olarak geliştirilen yırtılma-kayma modelleri, oluşan her iki deprem için birden fazla fay segmenti üzerinde yaklaşık 8-10 metre arasında değişen ve arazi gözlemleri ile de uyumlu yer değiştirme değerleri vermektedir. Modelleme sonuçları Mw 7,8 Nurdağı-Pazarcık ve Mw 7,7 Ekinözü depremlerinin kırılma sürelerinin sırasıyla yaklaşık olarak 100 sanile ve 60 saniye olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır”
“İKİ DEPREM SONRASINDA EN BÜYÜK YATAY YER DEĞİŞTİRME 4,7 METRE”
Jeodezik değerlendirme:
“Depremler sürecince GNSS verisi toplamaya devam edebilen ANTE (Gaziantep), EKZ1 (Ekinözü), MLY1 (Malatya) ve ONIY (Osmaniye) isimli 4 adet TUSAGA-Aktif Sabit GNSS istasyonlarına ait gözlem verileri, ilgili depremlerin ko-sismik etkilerinin jeodezik olarak belirlenmesi için kullanılmıştır. Bu istasyonların deprem gününe ait 1 saniye aralıklı uydu gözlem verileri GNSS Hassas Nokta Konumlama tekniği kullanılarak mutlak yöntemle statik ve kinematik olarak değerlendirilmiş ve istasyonlarda meydana gelen yatay yer
değiştirmeler elde edilmiştir. Statik değerlendirmeye göre, her iki deprem sonrasında en büyük yatay yer değiştirme 4,7 metre ile EKZ1 istasyonunda elde edilmiştir. MLY1, ANTE ve ONIY istasyonlarındaki yatay yer değiştirme değerleri ise sırasıyla 69,9 cm, 39,6 cm ve 29,2 cm olarak bulunmuştur. Kinematik değerlendirmelerden elde edilen sonuçlar ise genel olarak statik değerlendirme sonuçlarını desteklemektedir”
“KISMEN SIVILAŞAN ZEMİNE BATARAK EĞİK VAZİYETTE GÖÇTÜĞÜ DE GÖRÜLMÜŞTÜR”
Yapısal hasarların değerlendirilmesi:
“Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde sırasıyla 7,8 ve 7,7 büyüklüğünde oluşan şiddetli depremlerde Doğu Anadolu Fay Hattı üzerindeki 10 ilde çok sayıda betonarme bina yıkılarak enkaz haline gelmiştir. Yıkılan binaların enkaz haline gelmesi hususunda birçok parametre etkin olmakla beraber binaların yaşı, temellerin oturduğu zeminlerin taşıma kapasitelerinin düşük olması, inşaatlarda kullanılan malzeme kalitesinin, kolonlar ve kirişlerin en kesit boyutlarının ve donatı miktarlarının yetersizliği, inşa edildiği
yıllarda yürürlükte olan yönetmeliklere uygun olarak taşıyıcı sistem elemanlarının inşa edilmemiş olmaları, diğer yapım kusurları ile bitişik nizamda inşa edilen binaların kat seviyelerinin farklı olmaları gibi hususlar en belirgin yıkım nedenleri olarak görülmüştür. Kahramanmaraş ve Adıyaman ilinde enkaz halindeki binaların büyük çoğunluğunun ilk katlarının ya tamamen veya kısmen kat mekanizma durumuna gelerek tüm katların üst üste sandviç şeklinde ya da yan tarafa doğru toptan veya kısmen dönerek göçme durumlarının oluştuğu görülmüştür. Hatay-Antakya ve Adıyaman-Gölbaşı gibi bölgelerde zemin sıvılaşması etkisiyle binaların
temel sistemi özelliklerine bağlı zemine batarak ya binanın tamamı yana yatarak ya da kısmen sıvılaşan zemine batarak eğik vaziyette göçtüğü de görülmüştür. Bu depremler sonucunda, betonarme binalar gibi tüm yapıların yönetmeliklere uygun olarak zemin kapasiteleri yüksek olan bölgelerde projelerine azami ölçüde uygun olarak inşa edilen hastaneler ile bazı kamu binaları, böylesine şiddetli depremler sonucunda binalarda oluşabilecek yapısal hasarların çok sınırlı ölçülerde kalabileceğini bir defa daha göstermiştir.
İlgili hasarların önemli bir kısmının, taşıyıcı sistem elemanlarıyla dolgu duvar olarak kullanılan bims beton blok tuğlalar arasındaki bağlantının deprem sırasında deformasyona izin vermeyecek şekilde inşa edilmiş olması nedeniyle meydana geldiği kanaatine varılmıştır”
“ESKİ VE ZAYIF YAPI STOKUNUN YENİLENMESİ GEREKLİLİĞİNİN ALTI ÇİZİLMİŞTİR”
Geleceğe Dönük Çıkarımların Kent Planlama ve Hızlı Konut İhtiyacının Karşılanması İçin Kullanılabilecek İnşaat Tekniklerinin Değerlendirilmesi: “Merkezi Kahramanmaraş ili Pazarcık ilçesi olan Güneydoğu Anadolu Fay Hattı’nın kırılmasıyla gerçekleşen 7,7 büyüklüğündeki Kahramanmaraş-Pazarcık depremi ve 7,6 büyüklüğündeki Kahramanmaraş-Elbistan depremi Türkiye’de yaşanan en büyük ikinci ve üçüncü depremler olarak kayıtlara geçmiştir. Depremlerden etkilenen ve 13,5 milyon kişinin yaşadığı 10 il için, AFAD tarafından 2019-2021 yılları arasında hazırlanan, İl Afet Risk Azaltma Planlarında yapılan tespitler ve öngörülerde, kentlerin büyük bir kısmının gelişmeye elverişli olmayan zeminlerde olduğu ve bu alanlardaki eski ve zayıf yapı stokunun yenilenmesi gerekliliğinin altı çizilmiştir. Mevcut yerleşim alanlarının yer seçimi kararları ve özellikle son 50-60 yıllık hızlı şehirleşme sürecinin beraberinde getirdiği imar ve yapı uygulamaları, imar planlarının hazırlanması ve onaylanması süreçlerindeki yetki ve sorumluluklar, imar aflarının ve beraberindeki yüksek riskli yapı stoku ve mevcut yapı denetim problemleri olarak sıralanmaktadır”