Başbakan Binali Yıldırım, Fiber Optik Altyapı Ortak Kullanım programında konuştu. Başbakan açıklamasında belediyelere uyarıda bulunarak “Belediyeler, Telekom altyapı şirketi olmaya hevesleniyor. İşinizi yapın kardeşim. Kanalizasyon, park bahçe altyapı sizin işleriniz bunlar. Bırakın iletişimciler iletişim işini yapsın, şehircilik işini de siz yapın. Niye başkasının alanına hevesleniyorsun?” dedi.
Diyelim ki kabaca ihtiyacımız 20 milyar liraysa, bu birlikte altyapı yapma halinde bunun 4 milyara kadar inmesi söz konusu. Ülkemizin kaynakları en iyi şekilde kullanmak herkesin vazifesidir. Ortak altyapı sayesinde gereksiz kazılar ortadan kalkacak. Standart altı işler ortadan kalkacak. Bunun ne zararı var? Eğer bunu düzgün, usulüne uygun tekniğine uygun yapmazsanız vereceğiniz hizmet kalitesi de kötü olur. Aynen yollara benziyor. AK Parti iktidarından önce bölünmüş yollar çok azdı, kalitesi çok kötüydü. Dolayısıyla kazalar daha fazla oluyordu. Bir de yollarda kaybedilen süre ekonomiye çok büyük zarar veriyordu. Şimdi her tarafta bölünmüş yollar var. Ve müthiş bir ekonomiye katkı sağlıyor. Bilgi toplumu hedefimiz var. Bilgi toplumu hedefi gelişmişlik göstergesi. Rakamları siz biliyorsunuz. Nereden nereye geldik, internet ağlarımızda, fiber ağlarımızda ne kadar mesafe kat ettiğimizi çeşitli vesilelerle anlatıyoruz.
“BUGÜN ALLAH’A ŞÜKÜR MUTLU SONA GELDİK”
Vatandaşımız teknolojiyi seviyor, iletişimde hızı seviyor. Bizim geliştirdiğimiz sloganlar var. Bir tanesi “havayolu halkın yolu” dedik, yaptık. İkincisi, “ulaşımda hız felakettir, iletişimde hız berekettir” dedik. Bunun içinde operatörlerimiz, bakanlığımız, BTK el ele vererek bunları gerçekleştiriyor. Şimdi artık bilgiler artıyor. Eskiden yollar tek şeritli olunca, bilgi de sınırlı olunca yetiyordu. Şimdi bilgi çok fazla. Yani trafik çok arttı. Araç çok arttı, hizmetler çok arttı. Dolayısıyla iki şeritli, beş şeritli yol yetmiyor. Karayolları gibi arazi problemi de yok. Cenabı hak vermiş. Yer altında yer üstünde istediğin şeritte iletişimde yol yapabilirsin. Bugün bu birliktelik, bu sözleşme Türkiye’nin bilgi toplumunda yeni bir aşamayı ifade ediyor. Bundan böyle, ben hatırlarım Yusuf bey gelir gider “şu altyapıyı bir birleştirsek, kaynak israfının önüne geçsek” derdi. O da bende ömrümüzü bunun için geçirdik. Bugün Allah’a şükür mutlu sona geldik.
“BURADA SİSTEM AYNI ARAÇLAR FARKLI”
Bir şeyin bilinmesi lazım. Burada bulunanlar operatörler dışında Telekom hizmeti vermek isteyen başka küçük yeni açılacak hizmetten bahsediyor. Şirketler ne olacak? Herkes bu hattın içine girebilecek, sınırlama yok. Bunun bilinmesi lazım. Bugün siz mevcut altyapı ile hizmet vermek istiyorsunuz. Gelip bu yolu kullanabileceksiniz. Yeniden yatırım yapmanıza ihtiyaç kalmayacak. Aslında biz bunu iletişimde başaralım istedik en önce, olmadı. Demiryollarında bunu yaptık. Demiryollarında artık altyapı açıldı bütün kullanıcılara açıldı. Peyderpey hazırlıklar devam ediyor. Demiryolu yapılmış, bu demiryolunu efendim lojistik firması, vagonu olan, bir şekilde kiralayanlar rahatlıkla yapabilecekler. Taşıma yapacaklar, bunun için bir ücret ödeyecekler. Burada da sistem aynı, araçlar farklı. Orada demiryoluyla yükler, burada da akıl yolunda bilgiler taşınıyor.
“YOLDAN PARA KAZANILMAZ”
Bu altyapının kullanım ücretlerinin de makul olması lazım. Parayı yoldan değil, onun üzerinde taşıdığınız bilgiden kazanacaksınız. Yoldan para kazanılmaz. İletişim altyapısı ticaret aracı değildir. ticaret aracı nedir? O iletişim aracını kullanarak ticareti yapmak, ülkenin ihtiyaçlarını karşılamak. İşi böyle görmemiz lazım. İşte o yüzden aracı amaç gibi görmeye başlarsak kaybederiz. Amaca yönelmemiz lazım, amaç Türkiye’nin her alanda internet hızıyla, yeni teknolojik gelişmelerle yapay zeka, sanal gerçeklik bütün bunları bu yeni teknolojileri ülkemize kazandıracak bu altyapıları en iyi şekilde hazırlamamız lazım.
Bir yandan telekomun bir buçuk asırlık tecrübesiyle edindiği bir kıymetli altyapısı var. Onu kullanacaksınız. Diğer yandan da yine Telekom bunları yapmaya devam edecek, ikili üçlü sözleşmelerle ve bir standart çerçevesinde bu işler yürütülecek. Burada diğer kamu kurumlarına da görev düşüyor. Arazinin sahibi orman ise, orman ve su işleri bakanlığı. Belediyeler ise belediyelerle koordinasyon gerekiyor. Bunların hepsinin zorlaştırıcı değil, kolaylaştırıcı olması lazım.
“BELEDİYELER HEVESLENİYOR AMA İŞİNİZİ YAPIN KARDEŞİM”
Belediyeler de, Telekom altyapı şirketi olmaya hevesleniyor. İşinizi yapın kardeşim. Kanalizasyon, park bahçe altyapı sizin işleriniz bunlar. Bırakın iletişimciler iletişim işini yapsın, şehircilik işini de siz yapın. Niye başkasının alanına hevesleniyorsun? Bunlar doğru şeyler değil. Yapılıyor ne oluyor? Hizmetin devamlılığı olmuyor. Bir kazı yapıyor, onu bozuyor, kabloları kepçeyi atıyor, takıyor. Ondan sonra da hizmet aksıyor, vatandaş mağdur oluyor. Sonra belediyeler buradan para kazanacağım diye yalan yanlış bir sürü kazılar yapılıyor.
Ben hatırlıyorum Ankara’nın sokaklarında, marangoz testeresiyle bir çizik gibi yarıyor asfaltı. Oraya böyle elleriyle kabloyu sıkıştırıp üzerini kapatıyor. Ne o? “İletişim altyapısı yaptım…” Böyle bir şey olur mu ya? Bunlar yanlış işler.
Bugün abone yoğunluğunu 2020’de yüzde 20’ye, 2030’da yüzde 30’a çıkartmayı hedefliyoruz. Sabitten buraya geldik, şimdi sabite de ihtiyaç var. Çünkü yedeklememiz lazım.
“BÜROKRASİ DEMEK ZAMAN KAYBI DEMEK”
Haberleşme ağı mesafeleri ortadan kaldırıyor. Bürokrasiyi ve aradaki aracıları da ortadan kaldırıyor. İşte internet üzerinden e-devlet hizmeti. Bugün hangi seviyelere ulaştık, zannediyorum yüzde 50-60 seviyelerini geçtik. Bütün hizmetler bakımından önümüzdeki bir yıl içinde, gerek vatandaşın devletten, gerekse devlet kurumları o biraz daha kısa sürede tamamlanacak. Aldıkları hizmet, yaptıkları işler artık elektronik ortamdan yapılır hale gelecek. Böylece bürokrasi de azalmış olacak. Bürokrasi demek zaman kaybı demek, kalkınmanın ve hedeflerin sapması demek. Dolayısıyla elektronik altyapıya yapacağımız her yatırım bürokrasinin biraz daha azaltılması anlamına geliyor.
“AHMAKLAR BİLMİYOR Kİ YEDEK SİSTEMLER VAR”
Haberleşme ağının gelişmesi sadece ekonomiye katkı sağlamıyor, bürokrasiyi azaltmıyor. Aynı zamanda ülkenin demokrasi standardını da geliştiriyor. Bunun örneğini biz 15 Temmuz’da gördük. Eğer bizim iletişim altyapımız, haberleşme altyapımız gelişmemiş olsaydı bu darbeyi önlemek o kadar kolay olmazdı. Çünkü vatandaşın mobilize olması, sahalara inmesi ve işin gerçeğini öğrenmesi darbecilerin planlarını alt üst etti. Eskiden darbe yapanlar, hiç kimsenin haberi olmadan Harbiye’deki TRT’yi ele geçiriyorlardı, ondan sonra sen sağ ben selamet. Şimdi bir tane TRT yok ki, hangi biriyle uğraşacak? Gittiler onun için TÜRKSAT’ı bombaladılar ama ahmaklar bilmiyor ki yedek sistemler var. Devreye girdi, planları alt üst oldu. milyonlarca sosyal medya kullanıcısı, haberleşme kanallarını kullanarak bizlerin çağrısıyla meydanları doldurdu ve ülkemize sahip çıktık.
“SIRA KULELERDE ORTAK KULLANIMA GEÇMEK”
Geçenlerde bir köyde birisine rastladım. Koyun sürüleri var, cep telefonuyla takip ediyor nerede yayılıyorlar, akşam hangisi doğurdu ne bitti. Hepsini oturduğu yerden izliyor. Bu teknolojinin verdiği imkan. Allah’a şükür kapsama alanımız bir çok yerde sağlandı. Esasında hakkımızı da yemeyelim. 3G’ye geçerken ortak kırsalda, altyapının ortak kullanımı konusunda bir mutabakat sağlamıştık. Çalışıyor mu bilmiyorum. Yani evrensel hizmet kapsamında yaptığımız baz istasyonları, kırsal kesimde bir başlangıç yapmıştık. Şimdi bu bitti. Sıra kulelerde ortak kullanıma geçmek. Tamam mı? Yolların üzerinde bakıyorsun üç tane kule, yan yana. Yazık günah değil mi kardeşim? İki tanesini al 10 km öteye birini koy. Her taraf aynı şekilde güzelce kapsansın. Bizim arazimiz İngiltere gibi değil. Bizim arazimiz dümdüz değil. Dağlar, bayırlar, vadiler. İşimiz her bakımdan zor. Savaşların karışıklıkların olduğu bölgedeyiz. İletişim altyapısı açısından zorluklarımız var. Ama bu zorluklar bizim azmimizi artırıyor. Zoru başarmak, ayakta kalmak için çok önemli bir meziyettir. Bunun için de çalışıyoruz.
“SEÇİMDEN BAHSETMESEK OLMAZ”
Tabi bir seçim dönemine girdik. Seçkin bir cemaati bulmuşuz, seçimden bahsetmesek olmaz. Yani 16 yıldır ülkemiz için çalışıyoruz. Bir şeyler yapmaya gayret ettik. Yaptıklarımız çok, yapamadıklarımız var. İnsanız, mutlaka eksikliklerimiz vardır. Ama bunları tamamlamak için 24 Haziran’da tekrar yetki talep ediyoruz milletimizden. Milletimiz her şeyin en güzelini biliyor ve kararını verecek. Ben sadece şu kadarını söyleyeyim. Bizim 16 yıllık başarımızın arkasında güven ve istikrar var. Güven ve istikrar ülkelerin hedeflerini tutturması için olmazsa olmaz. Güven ve istikrar nasıl sağlanıyor? Bir kere vatandaş güvenecek, desteğini verecek. Onu yaptıktan sonra istikrar kendinden geliyor, güçlü iktidarla milletin işleri gecikmeden yerine getirilmiş oluyor.
“DEMOKRASİ ADINA UTANÇ VERİCİ BİR ŞEY”
Tabi güven ve istikrar vardı ama vesayet alışkanlıkları da hala devam ediyordu. Bunu 15 yıl içerisinde birkaç sınamayla karşı karşıya kaldık. Cumhurbaşkanı seçiminden başladı 2007’de, arkasından iktidardaki partiye kapatma davası açıldı. Demokrasi adına utanç verici bir şey. Onu geçtik, bu sefer yargı darbesiyle karşı karşıya kaldık. Onu geçtik, Türkiye ekonomik şartlarda 100 yılın en iyi noktasına gelmişti. Mayıs 2013. Faizler yüzde 4,6’ya kadar gerilemiş, enflasyon yüzde 5’lere inmiş. Gezi olayları ve ondan sonra yaşadığımız süreçler ve nihayet 15 Temmuz darbe kalkışması, bizi bu yönetim sistemimiz hakkında yeni baştan düşünmeye sevk etti. Yani sürekli biz önümüzü arkamızı kontrol ederek mi iş yapacağız? Nereden ne darbe yiyeceğimizi düşünerek mi iş yapacağız? Bu sürdürülebilir bir şey değil dedik ve parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini ön gören bir karar verdik. Anayasa değişikliğini yaptık, 16 Nisan 2017’de de vatandaşlarımız olur verdi. Şimdi bu değişikliğin ön gördüğü seçimi, uygulamasını sağlayacak ilk seçimi de 24 Haziran’da sandığa giderek gerçekleştireceğiz. Buradaki en önemli özellik, ülkeyi önümüzdeki 5 yıl için yürütecek kadrolar seçimde belli olacak. Milletvekillerini seçip Ankara’ya göndereceğiz, ne gibi süreçler yaşanacak bunlara ihtiyaç kalmayacak. Vatandaş ‘ben yetkiyi filancaya verdim’ diye bir cumhurbaşkanı seçecek. Yüzde 50 artı, yüksek bir oranda da. Seçimini yapacak aynı zamanda da kendini illerinde temsil edecek vekillerini de seçecek. Dolayısıyla yasama ve yürütme aynı günde millet iradesiyle belli olacak. Ondan sonra da vesayet riski ortadan kalkacak. Vesayetin tek sahibi kalıyor, millet. Tek vesayet makamı millet olacak. Millet yetkiyi verecek, sonra işler yürümezse tekrar yetkiyi verdiği gibi alacak.
“YENİ DÖNEMİN ADINI ŞÖYLE KOYABİLİRİZ”
Yeni dönemin adını şöyle koyabiliriz. Yeni dönem, güçlü iktidar, sürekli istikrar. Bir kere iktidarda mutlak millet iradesi var, mutlak yüksek bir destek var. İstikrarda da güvende de aynı şekilde devam edecek. Türkiye gelecek hedef dönemlerini daha kararlı bir şekilde yeni sistemde gerçekleştirecek. Şüphesiz kararı verecek olan milletimiz. Ama biz rahatız, 15 yıllık hizmetlerle milletimizin karşısına gidiyoruz. Sorunlarımızı torunlarımıza bırakmadan bugünlere geldik. Şimdi vakit Türkiye vaktidir diyoruz ve bu duygularla yapılacak seçimlerin de ülkemize milletimize hayırlar getirmesini diliyorum.