Bodrum ‘da geçtiğimiz hafta kanalizasyon terfi merkezinde bir kişinin hayatını kaybettiği ve iki kişinin metan gazından zehirlendiği olayla ilgili sendikalar ve bazı siyasi partiler eylem ve basın açıklaması yaptı. Eylemciler, “Olayın kaza değil cinayet olduğunu ve bu bir iş cinayetidir, tüm iş cinayetleri gibi politiktir,” diyerek tepki gösterdi.
23 Temmuz’da Bodrum’un Turgutreis Mahallesi’nde meydana gelen olayda, MUSKİ’ye (Muğla Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü) ait kanalizasyon terfi merkezinde, yüklenici firma tarafından yapılan temizlik çalışması sırasında metan gazından etkilenen bir işçi bayılarak merdivenden düştü. Atık su vidanjörlerle çekilerek boşaltıldıktan sonra Mehmet Nuri Baştuğ (38) isimli işçinin cansız bedenine ulaşıldı. Temizlik çalışması sırasında gazdan etkilenen Asım A. ve Refik K. isimli iki işçi de hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı.
Olay yerinde akşam saatlerinde Dev Yapı İş Sendikası, Eğitim Sen, Büro Emekçileri Sendikası, TİP ve Dem Parti tarafından ortak basın açıklaması yapıldı.
Bir İşçinin Değeri 1000 TL’lik Maske Kadar Değerli Değil mi?
Dev Yapı İş Sendikası Temsilcisi Güney Şirin ve TİP Bodrum İlçe Başkanı Arif Özçelik tarafından okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Bir işçinin canı, ortalama fiyatı 1.000 TL olan gaz maskesi kadar kıymete değer bulunmamıştır. Yine kaza süsü verilmiş bir iş cinayetiyle karşı karşıyayız ve bizler katilleri tanıyoruz. Katilleri 2013’de 7 işçinin canını kaybettiği Tekfen Güllük Arıtma tesisinden tanıyoruz, Soma’dan tanıyoruz, Ermenek’ten Zonguldak’tan, İliç’ten tanıyoruz. Muğla Su ve Kanalizasyon İşleri MUSKİ Turgutreis arıtma terfi merkezinde işçiler, yeterli güvenlik önlemleri alınmadan göz göre göre ölüme gönderilmiştir. Yapılan temizlik çalışması sırasında işçilerden, 38 yaşındaki Mehmet Nuri Baştuğ metan gazı zehirlenmesi sonucu dengesini kaybederek atık su kanalına düşmüş ve hayatını kaybetmiştir. Olay yerinde çalışan diğer iki işçi de zehirlenme sonucu hastaneye kaldırılmıştır. Hayatını kaybeden işçi kardeşimize rahmet, yakınlarına sabır ve yaralanan işçi kardeşlerimize acil şifa diliyoruz.”
BU BİR İŞ CİNAYETİDİR
Açıklamanın devamında ise, “Bu bir iş cinayetidir ve tüm iş cinayetleri gibi politiktir. İş cinayetleri istatistiklerinde Avrupa ortalamasının 10 katı oranlara sahip ve bu oranlarla dünyada ilk 10’a giren ülkemizde, artık basının bile kanıksadığı, haber takibi yapmayı bıraktığı, adına kader, yazgı, fıtrat denilen bu ölümler esasında planlı, programlı, taammüden insan öldürme suçlarıdır. Bu suç asla cezasız kalmamalı ve başka iş cinayetleri yaşanmamalıdır. Bu cinayette ihmali olan tüm kamu görevlileri ve taşeron firma yetkililerinin en ağır cezalarla yargılanması için maddi, manevi ve hukuksal anlamda işçi kardeşlerimizin ve ailelerinin yanında olacağız. 12 Eylül ile başlayan neo-liberal yıkım ve ardından son 22 yıldır iktidar olan siyasal anlayışın uygulamaya soktuğu politikalar, işçi haklarını planlı biçimde budamış, emekçileri işverene karşı çaresiz durumda bırakıp yalnızlaştırmış ve her şeyden önce bir insan olan emekçiyi kağıt üzerinde bir sayıya ve bir maliyet kalemine indirgemiştir. Emekçiler işsizlik ve aç kalma korkusuyla terbiye edilmeye çalışılarak, en temel hak olan yaşama hakkını bile hiçe sayan sağlıksız ve riskli ortamlarda, yeterli ya da hiç önlem alınmadan çalışmaya mecbur bırakılmıştır. Yasaları kuşa çeviren, hak hukuk tanımayan bu sistemde, iş cinayetlerine karşı caydırıcı olmaktan çok uzak ve sermaye için çerez parası tazminatlar, gözünü para hırsı bürümüş patronların ve onların işbirlikçisi yöneticilerin suçlarına çanak tutmaktadır,” denildi.
SARAY REJİMİ İŞÇİ ÖLÜMLERİNİ GÖRMEZDEN GELİYOR
Açıklamanın sonunda ise, “Bugünlerde hayvanların katli üzerinden rant hayalleri kuran iktidar cenahı, bahane olarak insan hayatına verdiği değeri öne sürerken, konu kadın cinayetleri, çocuk taciz ve cinayetleri, işçi cinayetleri olunca bu bahanesini unutmaktadır. Her gün en az 5 iş cinayetinin yaşandığı ülkemizde, patronlar açısından ölüm tazminatları bilançolarında küçük bir yer tutmakta, hatta kimi zaman gelecek için projeksiyonlarındaki maliyet hesaplarında yer vermeye bile gerek görmemektedirler. Saray rejimi ise tüm bu cinayetleri görmezden gelmekte, görmezden gelemediği durumlarda ise meseleyi kader ve fıtrat gibi kavramlarla açıklamaya kalkıp, gerçek sorumluları korumaya, payına düşen sorumluluğu da üstünden atmaya çalışmaktadır. Türkiye İşçi Partisi olarak, böylesine vahşi şartlarda canları pahasına çalışmak zorunda bırakılan işçi kardeşlerimizin, işçi yoldaşlarımızın hangi siyasi görüşe, hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar yanlarında olduğumuzu ve olacağımızı bilmelerini istiyoruz. Partimiz işçilerin yasal haklarını öğrenmeleri ve aramaları için onlara destek olmaya devam edecektir. Sermaye destekli sarı sendikalar yerine işçiden yana gerçek sendikalarla buluşmaları ve dayanışma ağlarını kurmaları için her koşulda elinden geleni yapacaktır. Bu sözümüz devrimcilerin, sosyalistlerin sözüdür. Canımızla ve kanımızla beslenen kapitalist vahşet karşısında hayatta kalmamızın tek yolu dayanışmaktan ve dayanışmayı büyütmekten geçiyor. Tüm basını ve yurttaşlarımızı kasten ve taammüden işlenen bu cinayetlere karşı tavır almaya davet ediyoruz,” denilerek eylem alkışlarla sona