Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Muğla Millet buluşmasında AKP iktidarı döneminde yapılan usulsüzlükleri hatırlattı. Kılıçdaroğlu, “22 yıldır yiye yiye doymadılar! O paraları dışarıda hangi bankaya yatırdığınızı biliyorum!” diye konuştu.
Evet, Muğla hazır mıyız? Değişime hazır mıyız? Sandıklara gidecek miyiz? Oyumuzu kullanacak mıyız? Sandıklara giderken, geçen dönem AK Partiye veya MHP’ye oy veren bir arkadaşımızı da ikna edip beraber götürecek miyiz? Bu en zoru biliyorum. Ama önemli olan zoru başarmaktır. Bunu da yapacak mıyız? Çünkü Türkiye’nin değişime ihtiyacı var. Türkiye’nin huzura ihtiyacı var. Türkiye’nin kucaklaşmaya ihtiyacı var. Türkiye’nin ayrışmaya değil beraber olmaya ihtiyacı var. Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle, engellisiyle hep beraber bu güzel ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz. Benim 85 milyona sözüm var, dolayısıyla Muğlalılara da sözüm var; 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım, hiçbir ayrım yapmayacağım, herkesi kucaklayacağım. Yani bunlar gibi olmayacağız. Toplumu ayrıştırmayacağız, toplumu kutuplaştırmayacağız. Ahlakı egemen kılacağız. Devlette adaleti egemen kılacağız. Kadın, erkek eşitliğini sağlayacağız. Kadına yönelik şiddeti en sert şekilde, koşullar ne olursa olsun engelleyeceğiz.
Şunu da bilmenizi isterim. İlk sözüm kadınlardan olsun. Hayat pahalılığını en acı ve derinden yaşayan evdeki kadındır. Pazara gittiği zaman pazardaki yangını görür ve o yangını mutfağına taşır. Ve dolayısıyla kadın evladını okula gönderirken beslenme çantasına ne koyacağım diye çoğu zaman düşünür. Çünkü beslenme çantasına diğer arkadaşlarının da rahatlıkla tükettikleri ürünleri veya yemekleri bir şekliyle götüremez, bir şekliyle veremez. İnanın, ben somun ekmeğinin arasına salça sürüp, evladının beslenme çantasının içine koyduğunu da biliyorum.
Dolayısıyla kadın ne kadar güçlüyse toplum da o kadar güçlüdür. Kadın ne kadar eğitimliyse toplum da o kadar eğitimlidir. O nedenle kadına gerekli önemi vereceğiz. Şimdi yapmamız gereken şu; eğer bir değişim istiyorsak sandığa gideceğiz. Kadınıyla erkeğiyle gideceğiz. Kadınların özellikle hiçbir evde, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa etmek istiyoruz. Eğer bir çocuk açsa, unutmayın; 85 milyon açız demektir. Bir çocuk eğer kışın doğalgaz kesildi diye karanlıkta veya soğukta kalıyorsa, unutmayın; hepimiz karanlıkta ve soğukta kalıyoruz demektir. O nedenle biz Aile Destekleri Sigortasını getireceğiz. Bütün kadınların sosyal güvencesi devlet olacak ve kadın tıpkı memur gibi, işçi gibi, emekli gibi gidecek bankadan düzenli aylığını alacak ve çoluk çocuğun rızkını sağlayacak. Hiçbir yoksul aile ben yoksulum diye sokağa çıkıp bir şekliyle bana yardım edin diye bir cümle kullanmayacak. Çünkü onun yardımını sosyal devlet zaten sağlayacak. Bazı kadınlar diyorlar ki, bize aylık yerine acaba katılım bankalarında altın hesabı açabilir misiniz? Altın hesabı da açarız. Ama limit belli, o limitler içerisinde altın hesabı da açabiliriz. Yani şunu unutmayın, sosyal devlet sizin güvenceniz olacak. Tarlada, bağda, bahçede çalışan kadınlar ve gençler… Onların da bütün sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek ve zamanı geldiğinde de kadınların tamamı emeklilik hakkına kavuşmuş olacaklar. Böylece kırsal boşalmamış olacak, köyler boşalmamış olacak.
Bir şey daha. İşsizlik var biliyorum, ciddi bir işsizlik var. Öğretmenler atama bekliyorlar. Bütün köy okullarını açacağız. Cumhuriyetin 100’üncü yılında 100 bin öğretmen ataması yapacağız, bundan emin olun 100 bin öğretmen ataması. Böylece kırsaldan çocuğumu okula göndereceğim diye kentin merkezine gelmeyecek. Öğretmeni orada olacak, okulu orada olacak, dolayısıyla evladını rahatlıkla okula gönderecek. Beslenme çantası derdi olmayacak çünkü okulda arkadaşlarıyla beraber öğrencimiz, evladımız karnını doyuracak.
Gençler, size geldi şimdi sıra. Gençler, hazır mısınız? Söz mü? Sandığa gidiyorsunuz değil mi? Oyunuzu kullanacaksınız değil mi? Bakınız gençler… Benim umudum da sizsiniz. Çünkü gençler, 5 milyon 300 bin genç ilk kez gidecek sandıkta oy kullanacak ve 5 milyon 300 bin genç demokrasiyi bu ülkeye getirecek. Bir otoriter yönetimi değiştirecek. Bu gençliğin bizim siyasi tarihimize de, dünya siyasi tarihine de bırakacağı çok ama çok önemli bir armağanı olacak. O nedenle hayır oyunuzun ne kadar değerli olduğunu, evet oyunuzun ne kadar değerli olduğunu, Millet İttifakına vereceğiniz bir oyun ne kadar değerli olduğunu asla ve asla unutmayın. Demokrasiyi sizler getireceksiniz bu ülkeye. Milli Kurtuluş Savaşı sonrası verdiğimiz demokrasi mücadelesini, inşallah sizler Mayıs ayında pekiştireceksiniz. Size güveniyorum.
Kırsalda, köylerde acaba sadece öğretmen mi olacak? Hayır. İmam olacak, öğretmen olacak, ziraat teknisyeni olacak, hayvancılık yapılıyorsa veteriner de olacak. Yani köyler gerçek anlamda üretim merkezi olacak. Hiçbir üreticiyi toprağa küstürmeyeceğiz. Hiçbir üretici ektiği ürün dolayısıyla asla ve asla zarar etmeyecek.
Bakınız; buğday dışarıdan geliyor, et dışarıdan geliyor, canlı hayvan dışarıdan geliyor, arpa dışarıdan geliyor, mısır dışarıdan geliyor. Sudan’da gittiler, arazi kiraladılar; orada ekecekler, Türkiye’ye getireceklermiş. Ta Güney Amerika’ya gittiler, oradaki tarımı incelemeye kalktılar. Ya Türkiye cennet gibi bir ülke; 7 iklim var bizde, çalışkan insanlarımız var, toprağımız var, suyumuz var. Her şeyimiz var ama çiftçiyi toprağa küstürdükleri için ekip biçemiyorlar ve zarar ediyor. Zarar ettirmeyeceğiz, buna emin olun, gerçekten emin olun. Diyoruz ya, şarkımızda dediğimiz gibi yine baharlar gelecek. Emin olun bu ülkeye baharları getireceğiz. Köydeki de mutlu olacak, kentteki de mutlu olacak.
Bir konu daha… Biliyorsunuz 3 milyon 600 bin göçmenimiz var. Yani 3 milyon 600 bin sığınmacımız var. Sizler yetki verdiğiniz zaman, en geç 2 yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi Suriye’ye geri göndereceğiz. Yani uğurlayacağız Suriye’ye. Ve şundan emin olun, gerçekten şundan emin olun… Kaç yıldır ev sahipliği yapıyoruz, eyvallah. Ama artık yeter. Yani onlar kendi ülkelerine gitsinler. Kendi ülkelerinde daha mutlu olurlar. Bakın; ırkçılık yapmadan onların yollarını, köylerini, okullarını, evlerini, kreşlerini Avrupa Birliği fonlarıyla yapacağız. Bizim müteahhitler yapacak ve götüreceğiz yerleştireceğiz oraya. Dolayısıyla bizim gençlerimiz, iş güç sahibi olacak, bizim gençlerimiz çalışacak; bundan da emin olmanızı isterim. Aslında yapacağımız çok iş var.
Başka bir şey daha… 22 yıldır yiye yiye doyamadılar. 5 yerden maaş, 6 yerden maaş alanlar var. Bütün hepsini uzmanlara çıkarttırdım. 22 yılda yurtdışına götürdükleri para, 418 milyar dolar. Son kuruşuna kadar getireceğim ve bu millete vereceğim. Sanıyorlar ki, Bay Kemal bunu seyredecek. Yemezler! Getireceğim. Parayı son kuruşuna kadar getireceğim ve bu millete vereceğim. Tabi şuna güveniyorlar; götürdük de, nasıl getirecek? Sizin o paraları dışarıda hangi bankaya yatırdığınızı biliyorum. Ben değil bütün dünya biliyor. Ama o istenmiyor. Biz isteyeceğiz. Burada engel oluyorlar, parayı istemiyorlar. Uluslararası mahkemeye gideriz, kazanırız diye bir sürü laf ediyorlar. Hiçbir uluslararası mahkeme, bir devletin soyulmasına evet dememiştir. Bütün kararlara baktık, bütün kararları inceledik, Ortak Mutabakat Metnimize de yazdık, o paraların tamamını son kuruşuna kadar getireceğim.
Bir şey daha. Var ya Amerika. Amerika’da en pahalı yer, New York’ta Manhattan Adası, 35 katlı gökdelen yapmışlar. Muhammed Ali Clay’in çiftliğini satın almışlar. Londra’da Chelsea’de villaları var. Bunları benim bilmediğimi sanıyorlar. Ya attığınız her adımı biliyorum. O binaları da Türkiye Cumhuriyeti Devletinin mülkiyeti olarak Türkiye’ye kazandıracağım hiç endişe etmeyin. Sen malı götüreceksin, Bay Kemal seyredecek! Açık ve net söylüyorum, kul hakkı yemem ve kul hakkı yedirmem. Ben bunu söylüyorum; kul hakkı yemem, kul hakkı yedirmem. Ama onlar böyle bir cümle kullanamıyorlar.
Bir şey daha. Benim saraylarda oturma gibi öyle bir merakım yok. Ne sarayı Allah aşkına ya! Ben sizler gibi mütevazı yaşıyorum zaten. Bir evim var. Mutfağımı da hepiniz biliyorsunuz zaten ne kadar görkemli bir mutfağımın olduğunu. Bizim mutlu bir evimiz var, huzur içinde yaşıyoruz, ne sarayı ya Allah aşkına. Millet açlıktan kıvranırken, mutfaklarda yangın olurken sarayda mı oturulur Allah aşkına! Sizler nasıl yaşıyorsanız inanın Bay Kemal de öyle yaşayacak, mütevazı yaşayacak. Çünkü siyasetçi topluma örnek olmak zorundadır.
Allah nasip eder sizlerin oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildiğimde saraya değil, Gazi Mustafa Kemal’in Çankaya’sına gideceğim. Beraber gideceğiz. O Çankaya, halkın Çankaya’sıdır, sizlerin Çankaya’sıdır orası.
Efendim diyor ki, ‘Ampul ışık vermiyor, söndürelim.’ Gayet güzel. Söndürmenin yolu; sandığa gideceğiz, oyumuzu kullanacağız, ampulü söndüreceğiz beraber.
Kendi tarihimize uygun olarak, bu ülkenin şanını, şerefini koruyarak… Cumhurbaşkanı koltuğunda oturduğunuzda bu ülkenin itibarını korumak zorundasınız. Bakınız, beka sorunu diyorlar, zaman zaman dillendiriyorlar ve bunun üzerinden CHP’yi suçluyorlar. Beka nedir biliyor musunuz? Asıl beka sorunu; eğer devleti yöneten bir numara, mal varlığı dolayısıyla tehdit ediliyorsa ve Trump, ‘Bak beni kızdırma, senin mal varlığını açıklarım, dünyaya söylerim’ diye söylediğinde tek bir cümle kullanılmıyor ise o irade teslim alınmış demektir. O nedenle, ben eğer öyle bir pozisyonda olsaydım ve bana deselerdi ki ‘Bak Bay Kemal, beni kızdırma, senin mal varlığını açıklarız, inceleriz.’ Şunu söylerdim, ‘Benim mal varlığımı incelemezseniz, açıklamazsanız namertsiniz’ derdim, bunu söylerdim. Ne mal varlığı ya, alın teriyle kazandık, mesele bitti. Ama malı götürürsen ve o parayı da dışarıya götürürsen dışarıdakiler seni teslim alırlar.
Bir şey daha. Terör dolayısıyla da bizi suçluyorlar. Ne zaman bir şey olsa, sıkışsalar, doğru Kılıçdaroğlu. Her şeyde Kılıçdaroğlu. Ya arkadaş, terör örgütünün saldırdığı kişi benim ve bir askerimiz şehit oldu. Sen oğlunu, çocuklarını, paralı askerliğe gönderirken; garibanın oğlu gibi oğlunu askere gönderen de benim. Dolayısıyla vatanseverlikse sen benim yanımda vatanseverlik edebiyatı yapamazsın. Hele hele milliyetçilikse benim yanımda hiç milliyetçilik yapamazsın. Kuzey Irak’ta askerin kafasına çuval geçirilirken niye sesin çıkmadı? Niye konuşmadın?
Yuh çekmeye gerek yok, sandığa gideceğiz ve oy kullanacağız. Sandık, sandık, oraya gideceğiz.
Ayrıca Suriye’de 34 askerimiz şehit edildi. Nerede nefes aldılar? Putin’in sarayında, kapısında. Putin ne yaptı? Kronometreyi çalıştırdı, koridorda oturttu. Sonra içeriye gel dedi, aldı koltuğa oturtturdu. Ne konuştular bilmiyorum? Ya arkadaş, şehit olan bizim askerimiz, eğer özür dilenecekse bizden özür dilemeleri lazım. Sen oraya niye gittin, o kapıda niye bekledin? Niye seni beklettiler? Bunun hesabı verildi mi? Verilmedi. İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı böyle yerlerde sürünür. Türk lirası şu anda değerini kaybetmiş durumda. Gelecek endişesi taşıyan herkes ya avro ya dolar tutmaya çalışıyor veya altın tutmaya çalışıyor. O nedenle bize milliyetçilik dersi vermesinler. Milliyetçi olan, kendi ülkesi için çalışır. Milliyetçi olan, kendi ülkesinde hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye’yi inşa eder. Milliyetçi olan, Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırmaz. Milliyetçi olan, bayrağına saygılı olur.
Bakın bir şey söyleyeyim, bizim iki kırmızıçizgimiz var; vatanımız ve bayrağımız. Bu kadar. Nokta. Vatan ve bayrak. Bunu yaptığınız andan itibaren, bunu söylediğiniz andan itibaren her şey bitmiştir. Dolayısıyla bizler çalışırken, bizler üretirken ne kadar güçlü olursak dünyaya karşı da o kadar güçlü oluruz. Göreceksiniz, beş yıl içinde Akdeniz Havzası’nın en güçlü devleti olacağız. Beş yıl içinde İstanbul’un nüfusu 2 buçuk milyon azalacak. Beş yıl içinde Mersin havzası, Samandağ’dan başlayıp Mersin’e kadar olan havza, Akdeniz’in en büyük üretim merkezi haline dönüşecek. Beş yıl içerisinde göreceksiniz; Kayseri’yi, Çankırı’yı, Yozgat’ı demir ağlarla İskenderun limanına, Mersin limanına bağlayacağız. Ve dolayısıyla, oradaki fabrikalar demiryoluyla malı taşıdıkları zaman ihracat için, lojistik masrafların tümünü devlet olarak biz ödeyeceğiz. Böylece, boşalan Anadolu’nun içinde fabrikalar olacak. İnsanlar çalışacak, insanlar üretecek. Ve en önemlisi katma değeri yüksek ürünler üreteceğiz. Bütün üniversiteler bilgi üretecek. Herkesin düşüncesine saygı duyacağız, aykırı düşüncelerin tamamına saygı duyacağız. Çünkü düşünmek kadar, sorgulamak kadar önemli bir şey yoktur. Eğitimin özü nedir biliyor musunuz? Çocuğun merak duygusunu ne kadar büyütürseniz eğitim o kadar başarılı olur. Çocuğun merak duygusu büyüyecek, eğitimle büyüyecek ve bizim öğretmenlerimiz bunu yapacaklar. Ve bizim üniversitelerimiz bilgi üretecek. Biz bunların tamamını yapacağız, hiçbir endişe duymayın.
Bir şey daha… Benim böyle ünlü olmak gibi bir düşüncem yok. Siyasette kalıcı olmak gibi de bir düşüncem yok. Bu ülkeyi ayağa kaldıracağız, bu ülke büyüyecek, bu ülke huzur içinde olacak. Bu ülkede göreceksiniz kardeşlik, barış, huzur her şey gelecek. Devletin bozulan kolonlarını yeniden inşa edeceğiz ve ben de torunlarımla beraber gideceğim, bir yerde onlarla beraber hayatımı sürdüreceğim. En büyük arzum bu. Herkes için de böyle olmasını isterim.
Son söz. Bizim böyle bir ortamda güzel bir miting yapmamızı sağlayan polis arkadaşlarımız. Onlara da minnet duyuyoruz. Onlar bizim güvenliğimizi sağlıyorlar. Bizler akşam evimizde huzur içinde yatarken onlar sabaha kadar çalışıyorlar. Günün 24 saati, birbirlerine nöbeti devrederek çalışıyorlar. Dolayısıyla polis arkadaşlarımıza da minnet borçluyuz. Ben polislerin ne kadar zor koşullarda görev yaptıklarını biliyorum, 12 saat çalıştıklarını biliyorum, 14 saat çalıştıklarını biliyorum, 24 saat çalıştıklarını da biliyorum. Ve polis arkadaşlar belli yerlerde, belli kişiler geçtiği zaman onların ne olduğunu siz tahmin edersiniz. Her 100 metreye neredeyse bir polis koyuyorlar. Ve demiyorlar ya, bu polis insan kardeşim. Bunun da yemeğe ihtiyacı var, bunun da çaya ihtiyacı var, bunun da tuvalete ihtiyacı var. Onu robot gibi görüyorlar. Biz öyle görmeyeceğiz. Polisleri insan olarak, devletine hizmet eden insan olarak göreceğiz, çünkü sokakta polisle karşılaştığımızda devletimizle karşılaşmış oluyoruz. O nedenle onların da sorunlarını biliyorum.
Öğretmenlerin sorunlarını biliyorum. Ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen… Böyle bir garabet olur mu? Birisi 50, birisi 100, birisi 2000 alıyor. Ya devlet böyle çalışır mı? Öğretmen öğretmendir. Gelirsin kadrosuna uygun olarak aylığını verirsin. Taşeron işçileri de biliyorum. Onları da çözeceğiz. Öğretmen evlerinde görev yapan işçileri de biliyorum. Onların durumu çok daha felaket. Onlar da merak etmesinler. Devlet, saygın bir devlet olacak ve devlet halkına hizmet edecek, birilerine değil.
Benim iki tane rakibim var, onu da söyleyeyim. Benim Cumhurbaşkanlığıma engel olmak isteyen iki grup var. Bunlardan birincisi beşli çeteler. Beşli çetelerin yapmadığı rezalet kalmadı. Her türlü rezaleti yaptılar Kılıçdaroğlu gelmesin diye. Geleceğim, geleceğim. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını burnunuzdan fitil fitil getireceğim. Kimsenin endişesi olmasın.
İkincisi uyuşturucu baronları. Dünyanın parasını kazanıyorlar. Onlara vatandaşlık veriyorlar. 400 bin dolar verdin mi vatandaşlık alıyorsun. Sonra milyar dolarlar kazanıyorsun ve Türkiye’de bu kara para aklanıyor. Onlar buraya geliyorlar, kendi aralarında hesaplaşıyorlar. Uyuşturucu çetelerinin ne iş yaptığını, en iyi bizim polislerimiz bilir. Nereye gelirler, nerede yuvalanırlar, nerede satarlar, hangi gemiyle gelir? Bunların hepsi biliniyor ama siyasi otorite, polisin elini kolunu bağladığı için bunlarla yeteri kadar mücadele edemiyor. Allah nasip eder Cumhurbaşkanı olduğumda şunu söyleyeceğim: Uyuşturucu çetelerinin kökünü kazıyacaksınız. Kim size müdahale ederse bana söyleyeceksiniz. Uyuşturucu çeteleri, onlar da beni istemiyorlar, onlar da diyorlar ‘Kılıçdaroğlu olmasın, kim olursa olsun.’ Aynı zamanda İl Emniyet Müdürlüğünün de önündeymişiz tesadüf.
Efendim sorun var ama çözüm de var. Akılcı politikalarla Türkiye’nin çözülemeyecek bir sorunu yok. Ben bunları anlattığımda bazen derler ki, ‘Vay efendim, parayı nereden bulacaksın?’ Bütçe var. Bütçede paranın kime harcanması gerektiğine hükümet karar verir. Beşli çeteye kaynak aktarırsan para oraya gider. Emekliye aktarırsan oraya gider. İşçiye aktarırsan oraya gider. Memura aktarırsan oraya gider. Yatırım dersen yatırıma gider. Dolayısıyla bu belli bir planla yapılır ve devlet insan için vardır. Çünkü devletin sahibi biziz. Bu kaynakları beşli çetelere ayırıyorlar. Onlardan alacağım, tıpış tıpış ödeyecekler o paraları göreceksiniz. Tıpış tıpış alacağım ve adaletli bir şekilde bu paraları kendi ülkemiz için, yatırımlar için, zenginleşmek için hep beraber yeniden Türkiye’yi inşa ederken kullanacağız.
Hepinize en içten sevgiler, saygılar sunuyorum.
Bizim Ekrem Başkanın söylediği meşhur bir söz var. Belediye Başkanı seçilirken de aynı şeyi söylemişti. Her şey çok güzel olacak. İnanın her şey çok güzel olacak. İnanın ben bu ülkeye baharı getireceğim. İnanın huzuru getireceğim. İnanın her eve mutluluğu, bereketi getireceğim, kavgayı bitireceğim. Hiç kimseyi kimliğinden, hiç kimseyi inancından, hiç kimseyi yaşam tarzından ötürü ötekileştirmeyeceğiz, Türkiye’yi kucaklayacağız, hepinize söz veriyorum. Sandığa gitmeye söz mü? Size hizmet edeceğim, sizin için çalışacağım.