Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, Merkez Bankası İdare Merkezi’nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, yılın 4. Enflasyon Raporu’nu paylaştı.
Modelleme çerçevelerini, tahmin performansını iyileştirmeye yönelik olarak, büyük şokların doğrusal olmayan etkilerini içerecek şekilde güncellediklerini belirten Erkan, gelecek döneme ilişkin enflasyon beklentilerini anlattı.
Erkan, “Bu yıl sonu tahmin orta noktalarını 2023 için yüzde 65, 2024 için yüzde 36 ve 2025 için yüzde 14 olarak güncelledik. Tahmin aralıklarının alt ve üst noktalarını da 2023 yılı için yüzde 62 ve 68, 2024 yılı için ise yüzde 30 ve 42 olarak revize ettik. Bu noktada, iki hususun altını çizmek isterim. İlk olarak, jeopolitik riskler ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlara ilişkin belirsizliklerin artması nedeniyle tahminlerimiz üzerindeki belirsizlik aralığını genişlettik. İkinci olarak, tahminlerimizi yukarı yönlü güncellemiş olsak da dezenflasyonun başlama zamanı, hızı ve seyrinde bir değişiklik olmayacağını değerlendiriyoruz.” diye konuştu.
Erkan, tahmin patikasının detaylarına ilişkin de şu bilgiyi verdi:
“Temmuz ve ağustos aylarındaki yüksek oranlı artışların ardından, tüketici fiyatlarındaki aylık artış eylülde zayıflamıştır. Öncü göstergeler, aylık enflasyonda başlayan yavaşlamanın ekim ayında sürdüğüne işaret etmektedir. Para politikası karar metinlerimizde belirttiğimiz gibi, aylık enflasyonun ana eğiliminde de gerileme bekliyoruz. Bununla birlikte, aylık enflasyon patikasında kasım, ocak ve mayıs aylarında para politikasının etki alanı dışında kalan unsurlara bağlı olarak geçici yükselişler olacağını değerlendiriyoruz. Örneğin, kasım ayında doğal gaz tüketiminin artmasıyla birlikte, hanelerin bedelsiz kullanım sınırını aşacağını öngörüyoruz. Bu durum, enflasyonda yukarı yönlü mekanik bir etki oluşturarak, aylık enflasyonun kasım ayında geçici olarak yükselmesine sebep olacaktır. 2024 yılı ocak ayında ise Asgari Ücret ayarlaması, fiyatları zamana bağlı belirlenen hizmet kalemlerindeki gelişmelerin ve otomatik vergi güncellemelerinin devreye girmesini bekliyoruz.”
Mayıs 2024’te doğal gaz kaynaklı baz etkileriyle yıllık enflasyonda tepe noktasının gerçekleşmesini beklediklerini vurgulayan Erkan, 2024’ün ikinci yarısında parasal sıkılaştırmanın birikimli etkilerinin de devreye girmesiyle güçlü ve sürekli bir dezenflasyon sürecinin başlamasını öngördüklerini bildirdi.
“Parasal sıkılaştırmaya devam edeceğiz”
Erkan, bu yıl sonuna ilişkin enflasyon tahminlerindeki 7 puanlık yukarı güncellemenin 2,9 puanının Temmuz Enflasyon Raporu’ndaki öngörülerin üzerinde gerçekleşen enflasyonun yansıması olduğuna işaret ederek, “1,3 puan gıda fiyatlarındaki gelişmeler kaynaklıdır. Başta petrol olmak üzere enerji ithalatı fiyatlarındaki gelişmelerin etkisi ise 2 puandır. Tahminlerimizi 2024 yıl sonu için ise 3 puan güncelledik. Bunun 1,4 puanlık kısmı enflasyonun mevcut seviyesinin önceki raporda tahmin edilenden yüksek olmasının getirdiği etkidir. 1,5 puanı ise yönetilen-yönlendirilen fiyatlardan gelmektedir. Çıktı açığının tahminler üzerindeki etkisi ise düşürücü yönde olmuştur.” diye konuştu.
Halen, öngördükleri dezenflasyon ve istikrar süreçlerinden önceki geçiş döneminin yaşandığını belirten Erkan, geçiş döneminde, Temmuz Enflasyon Raporu’nda da şeffaf bir şekilde paylaştığı üzere, enflasyonda geçici bir yükselişe şahit olduklarını anlattı.
Erkan, bu süreçte enflasyondaki düşüşün sürdürülebilir şekilde başlamasını sağlayacak zemini özenle hazırladıklarına dikkati çekerek, şu değerlendirmede bulundu:
“Para politikasının enflasyon üzerindeki etkisi, talebin yanı sıra beklentiler, varlık fiyatları, finansal koşullar ve krediler gibi çeşitli kanallar tarafından belirlenmektedir. Bu çerçevede, parasal aktarım, birkaç çeyreğe yayılan etkilerle gerçekleşmektedir. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanıncaya kadar parasal sıkılaştırmaya devam edeceğiz. Parasal sıkılaştırma sürecimizin etkilerini, büyük ölçüde, dezenflasyonu tesis edeceğimiz 2024 yılında göreceğiz. Dezenflasyon döneminde, döviz kuru istikrarı, cari işlemler dengesinde iyileşme, sermaye akımlarında kalıcı güçlenme ve rezervlerde artış devam edecektir. Dezenflasyon dönemini, öngörülebilirliğin artacağı, enflasyonun tek haneli rakamlara ulaşacağı ve kaliteli büyümenin yanı sıra enflasyondaki düşüşün kalıcı olarak sağlanacağı istikrar dönemi takip edecektir. Tüm araçlarımızı enflasyon tekrar tek haneye ve orta vadeli hedefimize gerileyene kadar kararlılıkla kullanmaya devam edeceğimizi bu vesileyle yeniden vurgulamak isterim.”
Erkan, mevsimsellikten arındırılmış B endeksi aylık enflasyonunun, ağustosta yüzde 9,7’den eylül itibarıyla yüzde 5’in altına, C endeksi aylık enflasyonunun da ağustosta yüzde 9,1’den eylülde yüzde 5,5’e gerilediğini söyledi.
Bu çerçevede, maliyet kaynaklı şokların enflasyona normalden yüksek bir geçişkenlikle ve büyük oranda yansıdığını ifade eden Erkan, ekim ayı öncü göstergelerinin de aylık enflasyondaki gerilemenin süreceğini gösterdiğini bildirdi.
Erkan, parasal sıkılaştırma adımlarının birikimli etkileriyle enflasyonun ana eğilimini zayıflatmaya devam ederek, dezenflasyonu 2024’te tesis etmeye kararlı olduklarını vurguladı.
Parasal sıkılaştırma sürecini bütünsel bir şekilde tasarladıklarını belirten Erkan, politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 35’e yükselttiklerini, haziran-ekim dönemindeki Para Politikası Kurulu toplantılarında aldıkları kararlarla politika faizini güçlü bir şekilde toplamda 26,5 puan artırdıklarını anımsattı.
Erkan, bu süreçte, faiz artırımlarının tamamlayıcısı olarak miktarsal sıkılaştırma ve seçici kredi politikalarını da devreye aldıklarını belirterek, şöyle devam etti:
“Bu kapsamda, kur korumalı mevduat hesaplarına zorunlu karşılık oranları getirdik ve söz konusu oranları, ilk aşamada yüzde 15 olarak belirledik. Sonrasında ise zorunlu karşılık oranlarını 6 aya kadar vadeli kur korumalı mevduat hesapları için yüzde 25’e artırırken daha uzun vadeli hesaplar için yüzde 5’e indirdik. Böylece, sterilizasyon yoluyla toplam 700 milyar lira tutarında miktarsal sıkılaştırma yapılmıştır. Bugün itibarıyla yürürlüğe giren kararımızla zorunlu karşılık oranlarını beşer puan daha artırarak ilgili vadelerde sırasıyla yüzde 30 ve yüzde 10’a çıkardık. Buna ek olarak, yabancı para mevduata Türk lirası olarak tesis edilmek üzere ilave yüzde 4 zorunlu karşılık tesisi kararı aldık. Böylece, ilave 350 milyar lira likiditenin daha sistemden çekilmesiyle toplam sterilizasyon 1 trilyon liranın üzerine çıkacaktır.”
“Bankacılık sektöründe daha sağlıklı bir denge oluştu”
Seçici kredi sıkılaştırması bağlamında ise bir yandan talebi dengelemeye katkı sağlarken diğer yandan ekonominin üretim kapasitesini korumayı önemsediklerini vurgulayan Erkan, bu çerçevede aşırı yurt içi talebi sınırlamak amacıyla taşıt kredileri ve ticari kredilerin büyüme sınırını indirdiklerini anlattı.
Erkan, kredi kartı azami faiz oranlarını politika faizi artışına paralel olarak yükselttiklerine dikkati çekerek, “Diğer taraftan, ihracat, yatırım ve tarım kategorilerine yönelik ticari kredilerde ise kredi büyüme sınırı bulunmamakta olup faiz oranı sınırı da daha düşük olarak korunmuştur. Bu adımlarla makro ihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi sürecinde, faiz eşik değerini ihtiyaç kredilerinde tek kademeye çekerken ticari kredilerde kaldırdık.” ifadelerini kullandı.
Bunun yanı sıra kredi büyümesinde ve dağılımında son dönemde gözlenen sağlıklı seyre bağlı olarak akım kredilerde menkul kıymet tesisi ve harcama mukabilinde kredi kullanımı uygulamalarını kaldırdıklarını belirten Erkan, toplam mevduatta Türk lirası payının artırılması amacıyla Türk lirası mevduata geçişi özendirecek yönde sadeleşme adımları attıklarını dile getirdi.
Erkan, bu süreçte, kur korumalı mevduattan Türk lirası mevduata geçişe yönelik, menkul kıymet düzenlemesinden çıkarak komisyon düzenlemesini getirdiklerini hatırlatarak, Türk lirası mevduata yönelik adımların, parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmesi açısından kritik önemde olduğunu kaydetti.
Politika faizindeki artışa paralel mevduat faizlerinin de yükseldiğini ve politika faizinin mevduat faizine aktarımının güçlendiğini vurgulayan Erkan, şöyle konuştu:
“Eş zamanlı olarak, ticari kredi faizleriyle mevduat faizleri arasındaki negatif fark sona ermiş, bankacılık sektöründe daha sağlıklı bir denge oluşmuştur. Tüketici kredisi faizleri ise seçici kredi uygulamamızla uyumlu olarak, ticari kredi faizlerinin oldukça üzerinde seyretmektedir. Uyguladığımız para politikası stratejimizin olumlu bir yansıması olarak, geçtiğimiz rapor dönemine kıyasla bireysel krediler önemli oranda yavaşladı. 2023’ün ilk yarısında kredi kartları ve taşıt kredileri öncülüğünde, bireysel kredi büyümesi tarihsel ortalamaların oldukça üzerine çıkmıştı. Aldığımız seçici kredi tedbirleri sonucu, temmuzda bireysel krediler yeni limitlerle uyumlu bir şekilde büyümektedir. 4 haftalık büyüme oranları, bireysel kredilerde, zirveye çıktığı nisan başındaki yüzde 7,4’ten ekim itibarıyla yüzde 2,1’e geriledi. Bu oran, taşıt kredilerinde yüzde 0,8’e inerken ihtiyaç kredilerinde yüzde 1,4 civarında nispeten yatay seyretmektedir. Gerek tüketim gerekse borçlanma aracı olarak kullanılan bireysel kredi kartlarıyla yapılan harcamalar ise yüzde 4,2 ile görece yüksek bir hızda seyretmekle birlikte daha ılımlı bir patikaya doğru ilerlemektedir.”
“Ticari kredilerin kompozisyonundaki iyileşme dikkati çekmektedir”
Erkan, ticari kredilerin süreklilik göstererek üretim kapasitesine katkıda bulunduğuna işaret ederek, bu yılın ilk yarısında görülen hızlanmanın ardından, ticari kredi büyümesinin mayıs sonunda durma noktasına geldiğini söyledi.
Politika faizindeki kademeli ve istikrarlı artışla makroihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesi sayesinde piyasa mekanizmasının yeniden tesisini sağladıklarını vurgulayan Erkan, “Böylece, reel sektöre Türk lirası cinsinden kredi akışının toparlanmasıyla ticari kredi büyümesi dengeli ve sürekli bir yapıya kavuştu. Kredi piyasası mekanizmasının işlevselliğindeki iyileşme, özel ve kamu bankaları ayrımında da kendini gösterdi. Özel bankalar da ticari kredi büyümesinde etkin bir rol üstlenir hale geldi. Seçici kredi sıkılaştırmasına yönelik etkili adımlarımız sonucunda, ticari kredilerin kompozisyonundaki iyileşme de dikkati çekmektedir. Nitekim, mayıs-haziran döneminde durma noktasına gelen yatırım ve ihracat kredileri, temmuz-eylül döneminde toparlanarak, 6 katın üzerinde bir artış göstermiştir. Bankamız aracılığıyla kullandırılan reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredilerinde bu dönemde belirgin bir artış gözlenmiştir. Böylelikle, reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredileri, son 3 ayda ticari kredi kompozisyonuna hedeflenen yönde önemli bir katkı sunmuştur.” değerlendirmesini yaptı.
“Rezervlerimizdeki artış devam ediyor”
Erkan, ağustos sonunda aldıkları kur korumalı mevduattan Türk lirası vadeli mevduata geçişi teşvik eden kararların olumlu etkilerini gördüklerini ifade etti.
Bu kararlar sonucu, Türk lirası tasarruf araçlarına ve özellikle vadeli mevduata talebin arttığını vurgulayan Erkan, şu bilgiyi paylaştı:
“20 Ekim itibarıyla sadece 8 hafta içinde, Türk lirası mevduat 970 milyar lira artarken kur korumalı mevduat 300 milyar lira geriledi. Döviz cinsi mevduat da 3,9 milyar dolar geriledi. Sonuç olarak, Türk lirası mevduatın toplam mevduat içindeki payı yaklaşık yüzde 5 arttı. Güçlendirdiğimiz düzenlemelerin mevduat kompozisyonu üzerindeki etkilerinin zaman içinde daha da belirgin hale gelmesini bekliyoruz. Bu süreçte rezervlerimizdeki artış da devam ediyor. TCMB’nin uluslararası rezervleri hazirandan bu yana güçlü bir şekilde artmaktadır. 20 Ekim itibarıyla brüt uluslararası rezervler, mayıs sonuna kıyasla 28 milyar dolardan fazla artış göstererek 126 milyar doların üzerine çıkmıştır. Rezervler artarken kur korumalı mevduat bakiyesinde düşüş olması, mevduata geçiş stratejimizin doğru yolda olduğunu göstermektedir.”
Son dönemde uygulamaya aldıkları politikaların finansal piyasalardaki etkilerini de olumlu yönde gördüklerini vurgulayan Erkan, şunları kaydetti:
“Sıkı parasal duruş ve makro ihtiyati sadeleşmeyi içeren politika normalleşmesi, CDS primini önemli ölçüde etkilemiştir. Mayısta 700 baz puan seviyesinde olan 5 yıllık CDS primi 370 baz puana kadar gerilemekle birlikte, jeopolitik gelişmelere rağmen halen 400 baz puanın altında seyretmektedir. Politika duruşumuz sayesinde gerçekleşen bir diğer olumlu gelişme de döviz kuru oynaklığındaki düşüştür. Bir ay vadeli ABD doları/Türk lirası opsiyonlarının ima ettiği oynaklık, mayısta kaydedilen yüzde 60 civarından keskin bir düşüşle yaklaşık yüzde 10’a gerilemiştir. Çeşitli olumsuz küresel gelişmelere rağmen, finansman koşullar dengeli bir seyir izlemektedir. Bütünsellik ve sürdürülebilirlik anlayışıyla geliştirdiğimiz politikalarımızı kararlılıkla uygulayarak, finansman koşulları üzerindeki olumlu etkileri daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz.”
Banka olarak, toplumsal refaha en büyük katkıyı fiyat istikrarını sağlayarak sunacaklarının bilincinde olduklarını dile getiren Erkan, haziranda başlattıkları güçlü parasal sıkılaştırmayla enflasyonla kararlı bir şekilde mücadele ettiklerini ifade etti.
Erkan, “Bir süredir yüksek ve oynak seyreden enflasyonu kontrol altına almanın uzun ve zorlu bir süreç olacağı bilinciyle enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar tüm araçlarımızı kararlılıkla kullanacağız. Politikamız faiz, kredi, mevduat, döviz piyasası, iç ve dış finansman ile rezervler gibi finansal koşulları oldukça güçlü şekilde ve hedeflediğimiz doğrultuda etkiliyor.” diye konuştu.
Parasal sıkılaştırmanın ekonomi üzerindeki geniş çaplı etkilerinin zamana yayılmakta olduğuna işaret eden Erkan, “Bununla birlikte, iç talepte dengelenme sürecine ilişkin, şimdiden bazı öncü sinyaller alıyoruz. Para politikasının birikimli etkileri, içinde bulunduğumuz geçiş döneminde devreye girerken, dezenflasyon sürecinin 2024’ün ikinci yarısında başlamasını hedefliyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
Küresel büyümenin son çeyrekte zayıf seyrine devam ettiğine dikkati çeken Erkan, dünya ticaretindeki ağırlığından dolayı Çin’in büyümesindeki zayıflığın hem doğrudan hem de dolaylı üretim ilişkileri yoluyla küresel talebi aşağı çekmekte olduğunu söyledi.
“Parasal sıkılık, gelişmekte olan ülkelerde de korunuyor”
Erkan, petrol fiyatlarının, jeopolitik riskler kaynaklı olarak yüksek oynaklık gösterdiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Uluslararası kurum ve kuruluşların petrol fiyatlarına ilişkin tahminleri de kayda değer bir belirsizliğe işaret etmektedir. Küresel enflasyon, 2022’nin ilk yarısında ulaştığı yüksek seviyelere kıyasla belirgin şekilde gerilemiştir. Ancak, gelişmiş ülkelerde çekirdek enflasyondaki düşüş, manşet enflasyona kıyasla daha dirençli olmuştur. Gelişmekte olan ülkeler arasında ise farklılaşan bir görünüm söz konusudur. Parasal sıkılaştırma sürecine erken başlamış ve küresel emtia şoklarından görece daha az etkilenmiş ülkeler enflasyonla mücadelede yol kat etmişken, diğer ülkelerde enflasyon, hedeflerin belirgin olarak üzerinde kalmayı sürdürmüştür.”
Enflasyonun hedefin üzerinde seyrettiği gelişmiş ülkelerde parasal sıkılaştırmanın devam ettiğini bildiren Erkan, “İş gücü piyasasının ve çekirdek enflasyonun gösterdiği direnç nedeniyle gelişmiş ülke merkez bankalarının ‘daha uzun süre, daha sıkı’ bir duruş sergileyecekleri iletişimlerinde vurgulanmış, bunun sonucunda da küresel finansal koşullar sıkılaşmıştır. Parasal sıkılık, gelişmekte olan ülkelerde de korunmaktadır. Merkez bankalarının para politikası kararları, enflasyon, kur ve küresel finansal akımlara dair beklentilere göre değişkenlik göstermektedir.” diye konuştu.
“Ülkemizde finansman koşulları dengeli seyrediyor”
Son dönemde gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışı gözlendiğine işaret eden Erkan, “Küresel iktisadi faaliyetteki zayıflama, petrol fiyatlarında artan oynaklık, para politikalarının kısıtlayıcı düzeyde daha uzun süre tutulacağı beklentisi ve sermaye akımlarında gözlenen çıkışlar, ülkemizde de enflasyon görünümü üzerinde risk oluşturmaktadır. Bununla birlikte, tüm bu olumsuz şoklara rağmen, ülkemizde finansman koşullarının dengeli seyrettiğini de olumlu bir gelişme olarak vurgulamak isterim.” dedi.
Tüketici fiyatları enflasyonunun, eylül ayı itibarıyla yüzde 61,5’e çıkarak haziran ayına kıyasla 23,3 puan yükseldiğini hatırlatan Erkan, bu artışa olan katkılar alt kalemler bazında incelendiğinde, 7,9 puan ile hizmet, 5,3 puan ile temel mal ve 4,8 puan ile gıda gruplarının öne çıktığını anlattı.
“Talepteki aşırılık kademeli şekilde ortadan kalkıyor”
Erkan, enflasyonun haziran-eylül arasında yükselmesinin temel sebebinin büyük şokların bir arada gerçekleşmesi olduğunu dile getirdi.
Mayıs-eylül döneminde yüzde 90 yükselen akaryakıt fiyatlarının 4,8 puanla enflasyondaki artışı etkilediğine dikkati çeken Erkan, şu ifadeleri kullandı:
“Aynı dönemde, sepet kurda gerçekleşen yüzde 40’a yakın artışın maliyet kanalıyla enflasyona 4,3 puanlık etkisi olmuştur. Deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacı ve artan kamu harcamalarını dengelemek amacıyla, temmuz ayıyla birlikte kamu gelirlerini destekleyici tedbirler açıklanmıştır. Başta KDV ve maktu ÖTV artışları olmak üzere, vergilerde ve yönetilen fiyatlarda yapılan birçok güncelleme kısa bir dönemde gerçekleşmiştir. Söz konusu vergi güncellemelerinin etkisi ise 2,5 puan olmuştur.”
Erkan, yurt içi talep, hizmet fiyatları ve enflasyon beklentilerine de değinerek, “Talepteki güçlü seyir devam etmekle birlikte bazı göstergeler talepteki aşırılığın kademeli şekilde ortadan kalkmakta olduğuna işaret etmektedir.” dedi.
Yurt içi satışlara bakıldığında, otomobil ve beyaz eşya satışlarının üçüncü çeyrekte tarihsel ortalamalarının üzerindeki seyrini sürdürürken, çeyreklik bazda ise yavaşladığını belirten Erkan, “Ekim ayına ilişkin İktisadi Yönelim Anketi verilerine göre, firmaların kayıtlı iç piyasa siparişleri son dönemde zayıflamıştır. Bu görünüm, dayanıklı tüketim malları grubu tarafında daha da belirgindir.” ifadesini kullandı.
“Büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında yavaşlama sinyalleri alıyoruz”
TCMB Başkanı Erkan, arz-talep dengesinde normalleşmenin kademeli şekilde başladığına işaret ederek, “Ağustos ayı itibarıyla sanayi üretim endeksi yıllık bazda yüzde 3 civarında artarken, perakende satış hacmi aylık bazda gerilese de yıllık olarak yüzde 17’nin üzerinde artmıştır.” diye konuştu.
Yılın ilk yarısında talepteki aşırılığın cari dengede ve enflasyon dinamikleri üzerinde etkili olduğuna işaret eden Erkan, şunları kaydetti:
“Ağustos ayı itibarıyla cari açık, 2022 yılına kıyasla 23,5 milyar dolar artarak 2023 yılında 57 milyar dolara ulaşmıştır. Bu artışta, dış ticaret açığındaki yaklaşık 28 milyar dolar yükseliş belirleyici olmuştur. İhracat, bu dönemde yatay seyrederken, ithalat 31,1 milyar dolar artmıştır. İthalattaki bu artışta, yıllıklandırılmış tüketim malı ithalatının 2022 yılına göre 1,6 kat, altın ithalatının ise 3,3 kat artması öne çıkmaktadır. Bu gelişmede, enflasyondan korunma motivasyonu etkili olmuştur.”
Eylül ayında dış ticaret açığının, ithalattaki düşüşün etkisiyle 2,7 milyar dolar gerileyerek, 5,8 milyar dolara indiği dile getiren Erkan, talepteki aşırılığın giderilmesi ve Türk lirası tasarruf araçlarına olan talebin artmasının enflasyon üzerinde yavaşlatıcı etki göstereceğine dikkati çekti.
Erkan, son dönemde hizmet enflasyonunun artan katılığında kiraların ön plana çıktığını aktararak, şu ifadeleri kullandı:
“Yüksek enflasyon, tasarruf amaçlı konut talebi ve arz sorunları gibi birçok kaynaktan etkilenen kiralarda artış yüksek oranlarda sürmektedir. Bununla birlikte, özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında yavaşlama sinyalleri alıyoruz. Ancak, yeni konut fiyatları ve kira artışlarında öngörülen yavaşlamanın enflasyona yansıması zaman alacaktır.”